Size Mark Twain’in ‘”Tom Sawyer’ın Maceraları” adlı romanında çok önemli bir sahneden bahsetmek istiyorum. Bahsedeceğim bu sahne insanlar ve motivasyon konusunda çok önemli bir ders veriyor.
Bu sahnede Romanın baş kahramanı Tom, Polly Teyze’nin 75 m2’lik çitini boyamak gibi son derece sıkıcı bir işi yapmak zorunda kalıyor. Tom verilen bu işten hiç hoşnut değil. Hatta bu iş ona külfetten öte zulüm gibi geliyor.
Tom tam umudunu yitirmek üzereyken Arkadaşı Ben yanına gelip üstüne kalan iş nedeniyle Tom ile dalga geçiyor. Bu sırada Tom’un aklına birden parlak bir fikir geliyor. Yaptığı işten zevk almasa bile yaptığı işi savunarak arkadaşı Ben’i etkileyecektir. Bir çiti boyamanın lanet bir angarya olmadığını söylüyor arkadaşına. Yaptığı işten büyük keyif aldığı izlenimini yaratıyor. Bu eşi benzeri olmayan bir ayrıcalık, içsel motivasyon kaynağı olarak gözükür arkadaşına.
Hatta İş o kadar cazip bir hal alır ki arkadaşı Ben birkaç fırça darbesi vurmak istediğinde Tom bu isteği geri çevirir. Ben, bu işi yapabilmek için elmasını teklif edene kadar da onun boya yapmasına müsaade etmez.
Derken daha fazla çocuk gelir ve hepsi de Tom’un tuzağına düşerek çiti onun yerine, bazen aynı yerden birden fazla kez geçerek boyar. Bu bölümde Twain, çok önemli bir motivasyon ilkesini vurgulamaktadır.

‘İş, birinin yapmaya MECBUR olduğudur. Oyun ise birinin yapmaya mecbur olmadığıdır.


Yine bu tezi destekleyen bir olaya daha göz atalım;
İngiltere’de yaz mevsiminde dört atlı yolcu arabalarını günde yirmi-otuz mil süren zengin beyler vardır. Çünkü bu ayrıcalıktır zevktir ve onlara hatırı sayılır bir paraya masrafa mal olur. Ancak bu zevklerini sürerken hizmet karşılığında kendilerine para teklif edildiğinde, bunu kabul etmezler çünkü araba sürmeleri artık bir işe dönüşmüştür.
Bir başka ifadeyle ödüller, çok acayip bir davranışsal simya yaratırlar. İlginç bir görevi sıkıcı bir angaryaya çevirebilirler  ve oyunu iş haline getirebilirler. İçsel motivasyonu yok ederek performans, yaratıcılık ve hatta dürüst davranış olgularının domino taşları gibi devrilmesine yol açabilirler.


Tarihçi Johan Huizinga’ya göre insanlar konuşabilecekleri bir dil yaratmadan önce oyun oynayarak iletişim kurmuşlardır. Annelerin çocuklarına yemek yedirebilmek için “Aç ağzını uçak geliyor” diyerek sıkça başvurduğu oyunlaştırma bugün iş dünyasında pek çok alanda kullanılır oldu. Araştırmalara göre oyunlaştırma tabanlı uygulamalar kullanan şirketlerde çalışan bağlılığı yüzde 48 oranında artıyor.


Eğer yaptığınız işi sevmiyorsanız emin olun ki o işi yapmaya mecbur olduğunuzdandır. Hepimizin yaşam sorumlulukları var. Geçim aile kaygısı bunların tamamını kapsıyor. Bazı şeyleri yapmaya mecburuz tabi iki ama oyunlaştırmak ve zevk almakta bizim elimizde.

Not bu örneklemeleri not arşivinde buldum. Bir kitaptan alıntı fakat kaynak belirtmemişim nota. Kitap ismini hatırlayan olursa lütfen yoruma eklesin.

Ücretsiz kurs ister misin kaydol!



(Visited 108 times, 1 visits today)