Alaylı ve Mektepli kelimeleri biraz tarih koktuğu için bu konunun aslında öyle popüler gündemin konusu olmadığı ve köklerinin yüzyıllar öncesine dayandığını tahmin etmek zor değil sanırım. Genel tanımıyla alaylı belirli konuda mektep eğitimini görmeden kendini yetiştirmiş kimselere yakıştırılan tabir olarak karşımıza çıkıyor.

Bu makalede ki esas amacımız haklı aramak veya doğruyu bulmak değil. Kaldı ki bir çok doğruya da “kime göre ve neye göre doğru?” şeklinde yaklaşmak gerektiğinden amacımız geçmişten günümüze ortaya belli tezler koyarak konuyu bir süzgeçten geçirmek ve makale sonunda sizlerin de bir kaç kelime fikir beyan etmenize imkan sağlamaktır.

Elinde diploması olmayıp yaptığı yada öğrenme evresinde işe aşık olduğunu varsayan bir alaylı ve diploması kucağında kara kara düşünen bir mektepli. Eğer bu ikisinden biri değilseniz arama sonucu ile bu sayfaya gelme olasılığınız hayli düşük ama yinede makale içerisinde sizinde ufkunuzu açacak bir çok bilgiye erişme imkanı bulacaksınız.

Ayrıca alaylı tanımı bazı tartışmalarda diplomasız kişiler için yakıştırılsa da bu konu üniversite mezunu olanlarla olmayanların çekişmesi için değildir. Üniversite mezunu olup ta farklı alanda bir iş tutan alaylı kesim içinde geçerlidir. Ama bazen konu Üniversiteli / Üniversitesiz’e doğru da kaçınılmaz bir şekilde kayacaktır.

Her ne kadar mesleğim ve sektörüm bilişim/yazılım sektörü olsa da ve bazen makale konu ağırlığı bu noktalara kayacak olsa da bu sorunun geçmişten günümüze tüm sektörler nüksettiğinin bilincinde olarak makalede genel olarak ele almaya çalıştım.

Geçmişten Günümüze

Tarih kokuları gelsin biraz burnunuza. Karar Gazetesinden Şenol Kaluç Alaylı ve Mektepli çekişmesinden bahsederken “ Osmanlının son dönemlerine damga vuran gerilim noktalarından birisi de “Alaylı mı? Mektepli mi?” çekişmesiydi. Alaylılar çekirdekten yetiştikleri için tecrübelerine, mektepliler ise okul sıralarında aldıkları eğitim ve formasyona değer verilmesini istiyordu. İki tarafta da başarılı örnekler olduğu gibi başarısız örnekler de vardı. Peki, Alaylı ile Mektepliyi uzlaştıramazmıydık? Yapabilirdik ama beceremedik. Çünkü eğitim felsefemizin hedefi insanı geliştirmek, olgunlaştırmak ve yükseltmek değil de ideolojik bir kimlik kazandırmak esaslı olunca ortaya çıkan üründe defolu oldu. İyi insan olmak ile iyi vatandaş olmak arasındaki farkı çocuklarımıza öğretemediğimiz gibi ortak ahlaki değerler de oluşturamadık.” diyor köşe yazısında.

Peki bu bir ideoloji yada kimlik sorunu olabilir mi? Tecrübeliler eğitime, eğitimliler tecrübeye muhtaçken neden eksiklerimizi tamamlayarak olgunlaşamadık.

Lale devri çocuklarıyız biz, zamanımız geçmiş demeden devam edelim. Ama gerçekten lale devri zamanında konu ile ilgili yaşananları Erdal Atabek’in Cumhuriyet gazetesinde ki köşe yazısından aktararak devam edelim. Lale devrini sonlandıran 1730 yılında yaşanan Patrona Halil isyanında, asilerin yakaladıkları subaylara şu soruyu sordukları rivayet edilir:

Alaylı mısın? Mektepli misin?

“Alaylılar” kendilerindendir, “Mektepliler” ise onlardan. Mektepli zabitler düşmandır, öldürülmelidir. Alaylılar tarih boyunca mekteplilere düşman olmuştur. Onların “okumuş” olmaları, kazandıkları üstün konum, bilgili olmaları eğitimsiz başarılılar için hep bir kıskançlık, nefret, düşmanlık konusu olmuştur. Alaylılar. Asla küçümsenmeye gelmez, hayatın içinde pişerek yetişmiş, kurnazlıklarıyla kazanmış kişilerdir. İçlerinde gerçekten de olgun, bilinçli kişiler çıkmıştır. Başarılarını rastlantı saymak yanlıştır. Alaylılar güçsüzlüklerini dayanışmalarıyla güçlendirir. Yalnız oldukları zaman hemen geri çekilirler, ancak kalabalık oldukları zaman zalim ve acımasızdırlar. 
Osmanlı tarihi bu çatışmaların da tarihidir.”

Tarihte yaşanan hadiseleri ve günümüz olaylarını karşılaştırdığımızda genel kanı Mekteplilerin üstün konum imkanlarına daha rahat kavuştuğu ve prestijli kimlik edindikleri ama Alaylıların da bu imkanlara kısık ateşte ağır ağır pişen kahve misali erişmeye çalıştıklarıdır. Fakat her zaman kahvenin tadı ve köpüğü aynı olmaz. Bazende taşabilir.

Girişimde kim daha avantajlı

Popülist konuların olmazsa olmazı belirli konuma ve başarıya erişmiş ve göz önünde bulunan ünlü girişimcilerin Alaylı olduğundan bahisle öne sürülen hikayeler ve tezlerdir. Sosyal medya akışlarında, storylerde oldukça hoşumuza giden hatta bizlere gaz veren twitter mesajları kadar kısa özlü sözlerin altını doldurmak çoğu o zaman dile getirmekten fazlasını yapmayı gerektiriyor. Buna karşı değilim bu tarz motivasyon araçları gerçekten önemli ve kayda değer. Çünkü en ağır taşıtların bile sürate kavuşması için önce hareket etmiş ve yola çıkmış olmaları gerekiyor. Ama şu konuyu iyi kavramamız gerekiyor ki Malcolm Gladwell’in “Outliers (Çizginin Dışındakiler)-Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur?” kitabında harikulede olarak özetlediği Bill Gates, Beatles gibi devlerin nasıl o konumlara geldiği yani normal beklentilerin ötesinde başarıyı yakalayan kişilerin hayatları incelendiğinde tuhaf ve alışılmadık bir mantık sürecinden geçtikleri görülmektedir. Mark Zuckerberg (Facebook), Steve Jobs (Apple) gibi dev markaların yaratıcılarının okudukları üniversiteyi bırakıp çizdikleri yolda başarılı olduklarını, bu kişilerin okulu bıraktıkları için mi sağladıklarını yoksa Harvard, Stanford, MIT gibi üniversitelere girecek kapasiteye sahip oldukları için mi elde ettiklerini akıl terazimizde tartmamız gerekiyor.

Bir pazar ihtiyacını giderme amacı taşıyan yenilikçi bir ürün, süreç veya servis sunmaya girişip startup’ınızı başlatmaya kalktığınızda yasal prosedürü başlatmak için vergisel problemleri çözmek için ilk uğrayacağınız yerlerden biri olan Mali Müşaviriniz/Muhasebeciniz sizden cilalı bir üniversite diploması istemez. Girişiyorsun ama yaşın kaç ve kaç yıl deneyimin var ki senin diye sormaz. Bak yarın batarsın bu yapacağın işte referansın kim diye sormaz. Yani kısacası kendi başımıza bir işe girişmek için başlangıç yollarında Alaylı da Mektepli de eşit diyebiliriz. Çöp olan internet deryasında artık “Content is King-İçerik Kraldır” tanımı kazanmaya başlasa da Girişim hayatınızda da Alaylı ya da Mektepli olun giriştiğiniz alana kattığınız değer süreci yönetecektir.

Girişimde kimin daha başarılı olduğunu nasıl test edebiliriz konusunda farklı örnekler sunabilirsiniz. Ben Startup dergisi tarafından her yıl düzenlenen Türkiye’nin en başarılı 100 Startup’ı listesini baz alarak sıralamada ilk 8’de yer alan başarılı startup kurucularının eğitim seviyelerine araştırıp aşağıda listeledim. Bazı startup’lar yatırım aldıkları için kurucu ortaklarından en az birine yer vermeye çalıştım.

1- Insider (Hande Çilingir “London School of Economics”)

2- İyzico (Barbaros Ozbugutu “Harvard”)

3- Getir (Nazım Salur “Boğaziçi”)

4- Kolay IK (Efecan Erdur ITU, Başkent, Boğaziçi)

5- Sinemia (Rifat Oğuz Bilkent)

6- Onedio (Kaan Kayabalı ODTU)

7- Paraşüt (Fahri Özkahramanlı Bilgi)

8- Segmentify (Ergin EROĞLU ODTU)

Listeye göz attığımızda tüm startup kurucularının Mektepli olduklarını ve çok iyi bir seviyede startup alanlarında kendilerini yetiştirdiklerini görüyoruz. Yine konu Üniversiteli / Üniversitesiz yönüne kaymaya başladı bile değil mi! Size sunduğum şu tablo bile Mektepli olmanın avantajlarını sanırım yansıtmaya yetiyordur.

Kurumsal iş bulmada kim daha avantajlı?

Kurumsal iş dünyası o kadar hızlı ilerliyor ki. Kimsenin bir şeyin özünü keşfedecek kadar ne vakti, ne de sabrı var. Kriz ortamları, rekabet firmaların gözünü köreltmiş standart prosedürlerini daha da katı hale getirmeye zorlamıştır. Firmalar belirledikleri kuralları esnetmeden çalışacakları personelleri net bir şekilde arıyorlar. Yani kısacası marka şirketler, kendileri gibi marka eleman arıyorlar.

Genel olarak kurumsal firmaların online iş ilanları incelendiğinde;

  • En az 4 yıllık iyi ve ilgi alanında bir üniversiteden mezun olmak
  • Mümkünse ilgili bu alanda iyi bir deneyim
  • İlgili alanda uygulamalı referans
  • Diğer referanslar (Proje vb.)

gibi ön koşulları bulunduğunu görüyoruz.

Bu aşamadan bakıldığında Mektepliler kurumsal firmalarda iş bulma konusunda Alaylılara nazaran yine bir adım önde gözüküyorlar.

Popüler gündemde ısıtılıp ısıtılıp önümüze “Google, Apple, IBM” gibi firmaların bünyelerinde ki pozisyonlara eleman ilanlarında Diploma şartını kaldırdıkları yazılıp çizilse de bu kültür malesef bizim ülkemiz için çokta geçerli olmayan ve uygulanmayan bir şeydir.

Ülkemizde diploma bir yeterlilik belgesidir ve sizin iş ehliyetinizi tanımlar. Diploma olduğunda bir markanız vardır ve markalar müşteriler tarafından çok daha fazla sorgulanmadan tercih edilirler.

Eğer diploması olmayan bir Alaylıysanız diplomanın yerine geçireceğiniz beceri ve kabiliyetlerinizi görünür ve somut bir şekilde projelendirmelisiniz. Siz anlatmadan onlar sizi anlatmalıdır. Hemde şiir gibi.

Sonuç

Bu konu böyle gelmiş böylede sürüp gidecek bir konudur. Her bir tarafın kendine ait doğruları ve savunacak tezleri her zaman olacaktır. Alaylı yada Mektepli olmanın belli bir çizgiyi geçmek için avantaj ve dezavantajlarının olduğu aşikar. Önemli olan çizgiyi geçtikten sonra senin ne kadar fayda sağladığın ve değer kattığındır.

Yeni yazılardan haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakın.

[jetpack_subscription_form show_only_email_and_button=”true” custom_background_button_color=”undefined” custom_text_button_color=”undefined” submit_button_text=”Kayıt Ol” submit_button_classes=”undefined” show_subscribers_total=”false” ]

Ücretsiz kurs ister misin kaydol!



(Visited 699 times, 1 visits today)